Konteyner Taşımacılığında Demoraj ile Ardiye’nin Farkı

Konteyner taşımacılığı ile ilgilenen sektör oyuncularına bu senenin akılda kalan olayları neydi diye sorsanız, devasa bir konteyner gemisinin Suez Kanalını “tıkaması”, bir başkasının denize yüzlerce konteyner düşürmesi ve konteyner navlunlarındaki artış sıralamasını hemencecik duyarsınız.

Günlük yüzlerce denizaşırı sefer ile senelik tahminen ikiyüz milyon konteyner hareketinin olduğu bir piyasada, konteyner gemileri ile düzenli sefer yapan hatların hesabı da sadece bir limandan diğerine deniz navlunu üzerinden elde edecekleri kar ile sınırlı kalamıyor. İşleyişe destek veren taşıma işleri organizatörlerinin (TİO) varlığı ile servis ağlarını denizden limanlara, limandan kapınıza kadar genişletiyorlar.

Genişleyen servisin kılcal damarlarına kadar hareket eden temel “taşıma kabı” ise “konteyner” diye Türkçeleştirdiğimiz, makbulü 12 metre boyunda, eşyayı sevki

esnasında depolayabileceğiniz metal bir dikdörtgenler prizma. Böyle bir kutunun hareketini sürekli kılabilmek için geliştirilen takip sistemleri ve gecikmeleri önleyebilecek programların finansmanını ise farkında olmadan biz tüketiciler sağlıyoruz.

Büyük bir sistemin dikte edici koltuğunda oturan hat operatörü açısından (hele hele konsorsiyum içindeyse)  belirleyici unsurların matbu hal aldığı günümüz konteyner taşımacılığında, Taşıma İşleri Organizatörlerinin dikkat etmesi gereken önemli hususları arasında demoraj (demurrage, demuraj) ve ardiye mevzularının olduğunu söyleyebiliriz.

Sadece içindekinden faydalandığınız bir şişenin depozitosu (güvence akçesi) söz konusu olduğunda, kabı iade ettiğinizde peşinen ödediğiniz akçeyi de iade alırsınız. Yani, konteyneri depozitolu şişeye benzetsek, güvence akçesini peşinen ödemek, kabın iadesi ile de geri almak mümkün olabilirdi ama bu ekonomik olmazdı.

Ticaretin, el değiştiren emtialar (ve kapları) üzerine çalışan bir döngü olduğu düşünüldüğünde, ya bir teminat sistemi geliştirmek, ya da konteyner kimin “kontrolünde” ise ondan “kap kullanım ücreti” (demoraj, demurrage) tahsil etmek gerekir.

İlk adımdan demorajın ön ödemeli bir şekil almasına da gerek yok. Çünkü, şartlar oluşup da demoraj talep hakkı doğduğunda, ödemesini yapmadan malınıza erişimi engelleyen “taktikler” geliştiren bir alış-veriş içerisindeyiz. Lütuf olarak sunulan indirimler, pazarlığa tâbi teklifler hep bu demoraj olgusu içerisinde.

Demoraj hangi şartlar oluştuğunda ödenir, tarif etmek gerekir. Bu tarif, kabın kullanıldığı gün sayısına, kullanılan ekipman tipine, ve bulunulan limana göre değişen parametrelerle tablolaştırılmış hal aldığında bir demoraj tarifesi oluşur.  Konteyner gemi üzerindeyken sizden kap kullanım ücreti almayan bu tarifeyi, bir de konteyner karaya ayak bastığında görelim.

Ticari eşyanın muhafaza edildiği yeri “depo” diye nitelendirecek olursak, depoda bu eşyayı saklama ücretini de ardiye diye tanımlayabiliriz. Sözlük tanımıyla, depoda saklanılan eşya için ödenen ücrettir, ardiye.

Bu ücret zaten kap kullanım ücreti olarak ödeniyor diye düşünüyorsanız, demoraj taşıyanın konteynerin gemi dışında fakat liman sahası sınırları içerisinde bulundurulduğu zamanlar için talep ettiği ücrettir. Anlaşmalar çerçevesinde yekün üzerinden birkaç günlük indirim söz konusu olabilir.

Şayet liman sahasının da dışında bir konteyner alıkonulması söz konusu olacak ise, genelede demoraja yakın fiyatlandırılan ditenşın (detention) diye isimlendirilen masraf karşımıza çıkar.

Anlaşılacağı üzere, gemi üzerinde gezen konteyner için kap kullanım ücreti ödenmiyor. Konteyner liman sahası içerisindeyken -diyelim ki- müsade edilen birkaç gün içerisinde sahibine boş teslim edilemiyorsa demoraj ödeniyor. Şayet yükleme/tahliye operasyonu liman sahası dışında ve müsade edilen süreden daha uzun bir zamanda tamamlanıyor ise ditenşın ödeniyor.

Ardiye kalemini değerlendirdiğimizde, konteynerin gemiden indiği sahada depolanması bakımından liman işletmecisi için konteyner başlı başına bir yük. Limana giriş veya çıkış yapıyor olması işletmeci açısından gelir kalemi. Yük sahibi, bir taraftan taşıyana karşı muhtemel demoraj sorumluluğu taşırken diğer taraftan liman işletmecisine de beklenmedik şekilde (çoğu zaman “kontrol dışı” ) borçlanmış oluyor.

Bir konteyner iki alacaklı. Demoraj açısından taşıma sözleşmesinin tarafı bir alacaklı (taşıyan), diğer taraftan ardiye sözleşmesinin tarafı bir diğer alacaklı (ardiyeci).

Her ne kadar Türk Ticaret Kanununda taşıyıcı ve taşıyan terimleri ayrı fasıllarda kullanılmış olsa da, her ikisinin de “…taşıma sözleşmesinden doğan bütün alacaklar için…” hapis hakkı varken, ardiyeci haklarını Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde aramak durumundadır.

Şu noktayı hatırlatmakta fayda var. Şayet hapis hakkı, eşyanın taşındığı yolculuktan doğan alacakları teminat altına alıyorsa, ve bu sergüzeşt konteynerin karaya ayak bastığı noktada son buluyorsa, ardiyecinin hapis hakkını kullanılabilmesi için taşıma sözleşmesi, ve demoraj tarifesinden bağımsız bir ardiye sözleşmesine ihtiyacı vardır. 

Unutulmamalıdır ki,  demoraj ve/veya ardiye sözleşmesi şartlarındaki belirsizliklerin yarattığı çözümsüzlükler, bizi ucu Anayasa Mahkemesinin tartışacağı bir çekişmenin tarafı olmaya taşıyabilecek karmaşık yapıdadır.

22dec21NK

Total Page Visits: 3 - Today Page Visits: 2

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *